Çocuklarda ve Gençlerde Bilgisayar, İnternet ve Sosyal Medya Kullanımı

Dijitalleşen dünyada bilgisayar ve internet kullanımının, çocuklar ve gençlerde birtakım fizyolojik, biyolojik, zihinsel, sosyal, ahlaki ve duygusal sorunlar oluşturduğu hakkında sayısız bilimsel araştırmalar var. Ayrıca, gelişmiş ülkelerde yaşayan zenginlerin ve teknolojiyi üreten patronların kendi çocuklarını Waldorf, Fin-Fun, Non-tech ve Acord gibi teknolojinin çok bilinçli ve sınırlı kullanıldığı alternatif eğitim yapılan okullara gönderdiği de biliniyor. Tüm bu bilgiler aileleri oldukça ürkütüyor. Çocukları için, “dijital teknoloji bağımlısı oluyor, derslerini aksatıyor, elinden tablet ve telefonu bırakmıyor, sözümüzü dinlemiyor, kaba ve saldırgan oluyor” türünden sayısız serzenişlerde bulunuyorlar.

Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Servet Bayram, “kuşkusuz tüm bu bilgiler doğru” diyor. Gelişen dijitalleşmeye paralel, teknoloji bağımlısı çocuklar ve gençlerin sayısı da hızla artıyor. Bu durum öğrencilerde dikkat, odaklanma, anlama, ders çalışma arzusu ve motivasyonla ilgili olumsuzluklara yol açıyor. Obezite, kalp ve damar sistemi rahatsızlıkları yanında iletişim, sevgi, saygı, empati ve anlayış bazında da ciddi sorunlar yaşanıyor. Aileler çoğunlukla bağımlılıkla ilgili davranışsal sorunları bertaraf etmede çaresiz kalıyor. Bazı aileler psikolog yardımına başvuruyor, bazıları şiddet ve yaptırıma yöneliyor, önemli bir kısmı da sorunu görmezden gelerek kısa vadede çatışma ve açmazlardan sıyrılmaya çalışıyor.

Eğitim ve Öğretim Psikoloğu Prof. Dr. Servet Bayram, “ Genel anlamı ile bağımlılık, bir nesneye, kişiye, ya da bir varlığa duyulan önlenemez istek veya bir başka iradenin güdümü altına girme durumu olarak tanımlanmaktadır” dedi. Uyuşturucu, alkol, sigara gibi birinci tür bağımlılıklardan ayrı olarak, bilgisayar, tablet, internet, cep telefonu ve sosyal medya gibi dijital tabanlı teknolojilere olan bağımlılık veya bunlarsız yapamama durumuna klinik anlamda ikincil tür bağımlılık denilmektedir.
Aynı zamanda Bilişim Teknoloğu olan Prof. Bayram, bu tür bağımlılığın belirtilerini: (1) dijitallere yönelik aşırı zihinsel düşünce ve bunlarla ilgili hayal, (2) istenilen zevki almak için giderek daha fazla oranda kullanma ihtiyacı, (3) bunların azaltılması ya da kesilmesi durumunda huzursuzluk ve kızgınlık, (4) planlanandan daha fazla kullanmaya karşılık az kullandım deme ve bunlarla ilgili çevresel sorunlar yaşama olarak sıraladı.

Prof. Dr. Servet Bayram, “Bu cihazların, doğru ve etkin bir şekilde nasıl kullanılması gerektiğinin öğretilmesi, önemli bir eğitim sorunu olarak karşımızda duruyor. Doğru kullanım için, eğitim-öğretim, pedagoji ve psikoloji gibi alanlara ait bilgilerin bir araya getirilmesi ve bunların veribilimi (datascience) ile işlenmesi-yorumlanması gerekiyor. Eğitim politikası olarak, okullardaki programların da bu bilgilere göre yapılması gerekiyor” dedi ve şöyle devam etti: Soyut düşünebilme, özgüvenle problem çözebilme, olaylar arasında ilişki kurabilme, strateji geliştirebilme gibi birçok zeka özelliğinin teknoloji-ekran kullanım seviyesine bağlı olarak zaman içinde değiştiği görülüyor. Tıpkı uyuşturucu madde kullanımında olduğu gibi başlangıçta gözüken işlemsel hız ve zihinsel verim artışının, bağımlılık seviyesi artıkça tersine döndüğü anlaşılıyor. Zihinsel ve duygusal kontrolün tamamen kaybedilmesi sonucu gerçekleşen depresyon, duygusal kütlük, saldırganlık veya intihar haber örneklerini her gün medyada okuyoruz. Bu bakımdan, eğitim politikalarının sağlıklı bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Psikolog Prof. Dr. Servet Bayram, çözüm önerisi olarak şunları önermiştir: “Kişinin bu cihazlardan uzak kalıp kalamadığı belirlenmeli, cihazlara ulaşım yeri ailenin ortak kullanım alanı olmalı, alışılagelmiş kullanım zamanları değiştirilmelidir. Ayrıca çocukların ve gençlerin düzenli spor aktivitelerine katılması sağlanmalıdır. Müzik, spor gibi duygusal dengeleyici etkinlikler yanında yeni sosyal beceriler teşvik edilmelidir. Güvenli internet kullanımı konusunda bilinçlilik artırılmalıdır. Son olarak da ailelerin çocuğun hissettiği sıkılma ve sosyal boşluğu eğitlence denilen etkinlikleriyle doldurabilmesi ve onlara iyi birer model olabilmesi de çok önemlidir” dedi.